Üzerimizde Jansopelo üzerindeki son yazımızı yazmanın burukluğu, yeni ve büyük bir adım atıyor olmanın heyecanı var. Bu haberi ne kadar snapchat'te sizinle paylaşmış olsak bile asıl yuvamız, buradan da size kafanızda soru işaretlerini kaldırmaya dair bir blog yazısı yazmaya karar verdik, yerinde ve hakettiğiniz jansopelo vedalaşmasını size verebilmek için.
0 Comments
Yaşananları ve yaşayamadıklarımı izlemek üzere bir adım geriden yürüyorum.
|
| |
Emma Watson:
Eğer beni diğer sosyal medya hesaplarımdan da takip ediyorsanız mutlaka Emma Watson'ın en sevdiğim ünlü olduğunu biliyorsunuzdur. Bir ünlünün bu kadar tanınmasına rağmen Brown Üniversitesinde eğitimini tamamlayıp, eğitime bu kadar önem göstermesi, feminizm kampanyalarını yürütmesi, Birleşmiş Milletlerde konuşmuş olmasını aklım kesinlikle almıyor. Emma Watson ne kadar genç olursa olsun kesinlikle şu an pop kültürün bize dayattığı ünlülerden çok daha ilham verici olduğu çok net ortada. İsminin altındaki gücünü ve repütasyonunu feminizm gibi önemli bir konuya yöneltip milyonları bilinçlendirmiş olması ve Birleşmiş Milletlerde iyi niyet elçişi olmuş olması tüylerimi diken diken ediyor.
Bence internetteki milyonlarca video içinden de feminizmi en iyi anlatan video da kesinlikle Emma Watson'un Birleşmiş Milletlerde yapmış olduğu konuşmadır. (internet üzerindeki en sevdiğim videodur da.)
Eğer feminizm ile ilgili biraz daha bilgi sahibi olmak isterseniz (umarım istersiniz :) araştırabileceğiniz, okuyabileceğiniz, araştırabileceğiniz bir kaç ismi de aşağı bırakıyorum. Eğer aranızdan bir kişinin bile feminizme bakış açısını değiştirebilirsem amacıma ulaşmış olurum.
- Simone de Beauvoir - İkinci Cinsiyet
- Why We Should All Be Feminists (Kitap)
| |
Yeni Başlayan Erkekler İçin Feminizm 11 Adımda Nedir? Ne Değildir?
İşşte yeniden buradayıım.Öncelikle herkesin kafasındaki sorulara bir yanıt vereyim.Ask.fm'den vesaire milyon kez blogu bıraktın mı,bir şeyin mi var gibi sorular sordunuz.Hayır çok iyiyim aslında,şuan için konuşacak olursam iyiyim.En önemlisi blogu bırakmak söz konusu bile değil.Bir süreçten geçiyordum ve her şeyi rayına sokmadan bir de durumu nasıl anlatacağımı henüz bilmiyorken yazmak istemedim.O süreci anlattım aşağıda.Fotoğrafsız, bol yazılı bir post oldu ama sıkılmadan okumanızı diliyorum.Yeniden özür dileyerek sizleri aşağıya doğru alalım diyorum.
Nereden başlayacağımı bulmak biraz zor oldu ama hikayeyi başa sarayım.Yarıyıl tatilinin ilk haftası kelimenin tam anlamıyla ruhum daralmıştı.(buna rağmen o yazı nasıl çıktı hiçbir fikrim yok.)İkinci hafta ise okul başlayana kadar hasta olarak evde süründüm.Antibiyotikler,çeşit çeşit çaylar,anneanne yöntemleri,tonla peçete...Sonra okul başladı, ama böyle bir isteksizlik olamaz (8 Şubat).Dürüst olalım kimse okula gitmek istemez ama bendeki, herkesin okula gitmek istememe arzusu çarpı iki'ydi.İlk hafta baya ölü gibi gittim geldim.Ruh daralması etkisini sürdürüyordu yani.Hani şu her insanın kendini boşlukta bulup varoluş sebebini sorguladığı zamanlar vardır ya, işte tam olarak öyle bir olay.Bir de her şeyin üstüne bebeklik arkadaşımın babasının bir anda ortaya çıkan sağlık sorunu sebebiyle tek ayak üstündeydik ilk ve bir sonraki hafta.
15 Şubat günü ise benim için 'temiz' bir sayfanın açıldığı gündü."Ne yapıyorsun sen kendine gel" dediğim gün.Stresten,gereksiz düşünmekten başıma giren ağrılardan ve en önemlisi, en güzeli de saçma beslenme şeklimden.Öncelikle şunu söyleyeyim.Stres yönetimi tamamen insanın elinde olan bir şey.Polyannacılık oynamaktan bahsetmiyorum ama yine de herhangi bir işle ilgilenirken aklınıza bir anda giren ve beyninizin içinde yankılanan,o anki gidişatı bozacak düşünceyi kısa bir süreliğine uzaklaştırın.Benim de yaptığım bundan fazlası değil aslında lakin başka bir açıdan bakma yeteneği kazandırdığını tescilleyebilirim.(dene,faydasını görmezsen gel beni bul!)
Şimdi asıl konuya giriş yapıyorum yavaştan.Az önce hafif açarak anlattığım karara Cleanse dersem çoğunuzun kafasında bazı şeyler daha netleşecektir.Temizlenme,arınma olarak türkçeleştirilebilir.Üzerinden fazlasıyla prim yapılan günümüz telaşesi.Hem mental hem de fiziksel açıdan gerçekleştirilmesi esas olmasına rağmen,maalesef gösteriş yapma amaçlı olarak kullanılıp iş çoğu zaman sadece fiziksele indirgeniyor.Biraz daha ayrıntıya inecek olursam,Cleanse'in yan dalı olmazsa olmazı Clean Eating'dir."Temiz beslenme".İnsanların Cleanse anlayışı tam olarak bu.Hatta bu ayki Vogue sağlık kısmından sorunu tam anlamıyla özetleyen bir alıntı yapıyorum."Instagram hesaplarımızda kinoalı,avakadolu,çiğ sebzeli bir şeyler paylaşmadıysak sosyal olarak var olmamız pek de mümkün değil."
Böyle yaşamayı Âdet haline getirmiş, insanları aydınlatmak amaçlı yapılanlara sonsuz saygım olduğunu belirtip daha fazla sinir kusmadan ben ve cleanse adlı çalışmama geçiyorum.
Böyle yaşamayı Âdet haline getirmiş, insanları aydınlatmak amaçlı yapılanlara sonsuz saygım olduğunu belirtip daha fazla sinir kusmadan ben ve cleanse adlı çalışmama geçiyorum.
Her şeyden önce şunu söyleyeyim, zayıflamak gibi bir amacım yok.Bunu insanlara anlatmaktan dilimde tüy bitti.Ayrıca vegan veya vejeteryan da değilim.Basit şeker,un,tuz,yağ gibi pek masum olmayan şeyleri mümkün olduğunca bedenimden uzak tutmaya (yağ ve tuzun belli bir miktarına vücudun ihtiyacı olduğunu unutmamak şartıyla),yediğimiz çoğu şeyin sağlıklı alternatiflerini hayatıma sokmaya çalışıyorum diyebilirim kısaca.
Kapitalizmin oyunları bunlar denilip burun kıvrılan bazı gıdalar aslında yüzyıllardır süregelen mucizevi şeyler.Antioksidan içerikleri en yüksek,lif değerleri en yüksek gıdalara burun kıvırıyoruz.Dedelerimiz, babaannelerimiz chia tohumu yiyerek hayatlarını sürdürmediler elbette ama kaçırılmaması gereken nokta, onların döneminde kendilerin arındırmalarına çok da gerek yoktu.Kanser en büyük tehdit değildi, bozuk psikoloji vakalar her gün artmıyordu, en önemlisi de ölü besinler tüketmiyorlardı.Türkiye ziraii ilaç kullanımında "TEHLİKELİ" damgası yemiş durumda.Yani toparlarsam, demek istiyorum ki farkındalık beni bu noktaya getirdi.
Kapitalizmin oyunları bunlar denilip burun kıvrılan bazı gıdalar aslında yüzyıllardır süregelen mucizevi şeyler.Antioksidan içerikleri en yüksek,lif değerleri en yüksek gıdalara burun kıvırıyoruz.Dedelerimiz, babaannelerimiz chia tohumu yiyerek hayatlarını sürdürmediler elbette ama kaçırılmaması gereken nokta, onların döneminde kendilerin arındırmalarına çok da gerek yoktu.Kanser en büyük tehdit değildi, bozuk psikoloji vakalar her gün artmıyordu, en önemlisi de ölü besinler tüketmiyorlardı.Türkiye ziraii ilaç kullanımında "TEHLİKELİ" damgası yemiş durumda.Yani toparlarsam, demek istiyorum ki farkındalık beni bu noktaya getirdi.
22 Şubat'ta ise Cleanse'in başka bir maddesine daha tik atarak spora başladım.2 haftadır düzenli olarak spora gidiyorum.Yavaş yavaş fiziksel olarak da etkisini göstermeye başlasa da beni en mutlu eden tarafı hayatımı düzene sokması.Biraz da psikolojik olmakla birlikte cleanse, spor, cleaneating üçü birlikte 3 hafta önceki saçma halimden beni çekip çıkarıyorlar.Haftaiçleri uykumu alarak uyanıyorum, haftasonları kendiliğimden 8 de kalkmaya başladım.E tabi bu arada yoluna koymaya çabaladığım uyku düzenimin de önemli bir rolü var.Kesinlikle daha olumluyum.Gereksiz düşüncelerin ve soru işaretlerinin beyin süzgecime girmesine izin vermiyorum.Sağlıklı beslenmede babamın tüm zarf atmalarına inat 4.haftaya ilerliyorum ve böyle beslenmek bana inanılmaz bir zevk veriyor.
Şimdilik söyleyeceklerim bu kadar.Umarım anlatmak istediklerimi anlatabildim.Bu konuda yaşadığım heyecanı ve mutluluğu size de yansıtabilmekti amacım.Anlattığım şeylerden herhangi biri ile ilgili en ufak sorunuz olduğunda zaten nereden ulaşabileceğinizi biliyorsunuz :))
Herkese iyi haftalaar..
P.
Herkese iyi haftalaar..
P.
Nedir fotoğraf dediğimiz şey?
Anıları soyut halinde toplayıp somut halinde bize gösteren şey? Yok, gereksiz derecede edeni oldu. Kağıt parçası? Hayır o kadar somut değil bu sefer de. Basit: Anılarımızın elimizde kalan son kanıtıdır.
Bunun yazacağım şeyle olan bağlantısına gelirsek: 2016 için kendime yeni bir hedef koydum. Hani herkesin yeni yıldan yeni beklentileri olur ya, yeni yıl yeni ben kafası. O kadar köklü bir hedef değil, zayıflamak, daha sağlıklı beslenmek gibi iki hafta sonra unutulacak bir hedef de değil : daha çok fotoğraf çekmek. Fotoğraflardan kastım instagram için çektiğimiz sahte o anki anı olduğundan daha güzel gösteren fotoğraflar veya daha zayıf çıkmak için göbeğimizi içimize çektiğimiz fotoğraflar değil. (fotoğraf çekilmenin tek vasıtası olarak sosyal medyayı görmeyin.) O andaki gerçek duyguları yakalayanlar. Mesela One Republic konserinde mutluluktan ağlayan Mina'nin hala en sevdiğim fotoğrafı, Gecenin üçünde sevdiğim bir arkadaşımla konuşurken çekilmiş bir fotoğraf, sokakta birbirine sarılmış çekildiğinden haberi olmayan bir çift veya hararetli bir şekilde tutkulu olduğum bir şeyi anlatırken çekilmiş bir fotoğrafım.
Bir günü asla tekrar yaşayamayabiliriz belki ama fotoğraflar o tekrar yaşayamayacağımız günlerin nispetidir. Hiçbir zaman şuanki halimizden daha genç olamayız belki ama fotoğraflardaki halimiz en gencimizdir.
Sizin de bol fotoğraflı bir yıl geçirmeniz dileğiyle, hepinize biraz geç kalınmış bir "yeni ve mutlu yıllar".
-Janset
1 Ocak 2016.Bir yılı daha geride bırakıp,sıradaki yılın getirip götüreceklerini merakla beklerken dedim ki ben araya bi yazı sığdırırım.Aslında diğer Şu Sıralar'dan beri neler yazabileceğimi düşünüyorum bu yazıya.Bayaaa da bir şey biriktirmişim o yüzden hemen yeni yıl dileklerimi gerekli yerlere iletip,yazıya başlıyorum.Gönlünüzce,gönlünüzdekilerle musmutlu geçireceğiniz;insanı insan olduğu için kabul etmeyi öğrenip öğretebileceğimiz;sevginin anlamını anlayabileceğimiz bir yıl olur umarım...
Yeni yıl yeni yıl yeni yıl yeni yıl heeerkese kutlu olsun...
Hemen hızlıca kafama ilk kafama yazdığım yeni yıl issue'mdan ve yeni yıl hediyelerimden bahsetmek istiyorum.
Issue No.1 Bence siz de bana katılırsınız ve bunu ilerleyen zamanlarda birlikte yapabiliriz diye düşünüyorum.Kendileri bir "Terrarium". Duyanlarınız vardır ya da adını bilmeyip görenleriniz onun için hemen kısaca bahsedeyim.Taa 1830'larda bir adam (adını hatırlamıyorum) sanayileşmenin bir getirisi olan kirli havada bitkilerin öldüklerini ama buna karşın kavanozda sağlıklı bir şekilde yaşayabildiklerini görmüş ve botanik tutkusu olan bu adamdan devam ettirilen bir şey bu.Türkçeleştirirsek kavanoz içinde bitki yetiştirmek de denebilir ama bunun için yeni yeni ortaya çıkan çok güzel saksı mı denir fanus mu denir her neyse onlardan var.Ben kaktüs yetiştirmeyi çok mantıklı buluyorum çünkü radyasyon batağı içindeyiz ve bunu engellemek çok zor bu yüzden de madem o kadar bitkiyi bir arada tutacaksın,kaktüs koy da bir işe yarasın.Bir örneğini yan tarafta görebilirsin. |
Yeni yıl hediyelerime geçecek olursam da ilk belirtmem gereken şey,hediye almayı vermeyi çok seven bir insan olmama rağmen yeni yıl hediyeleşmesini bir o kadar sevmiyorum.Nedeni henüz uzmanlar tarafından tespit edilemedi ama bu sene de bir önceki seneler gibi tatlış "do it yourself"lerimle insanları mutlu etmeye karar verdim.
En yakın arkadaştan da öte olan kişiliğin benim hayatımdaki adının Jülide olduğunu bir çok kez söyledim.Ona bu hediyeyi hazırlamayı uzun süredir istiyordum,vakti yılbaşıymış.Zaten aklımda olduğu için,Eminönü'nden alacaklarımı rahatça aldım.(diğer hediyelerin malzemeleri de Eminönü'nden).Ben birazını tamamladım devamını o doldursun diyerek şöyle bir hediye hazırladım.
En yakın arkadaştan da öte olan kişiliğin benim hayatımdaki adının Jülide olduğunu bir çok kez söyledim.Ona bu hediyeyi hazırlamayı uzun süredir istiyordum,vakti yılbaşıymış.Zaten aklımda olduğu için,Eminönü'nden alacaklarımı rahatça aldım.(diğer hediyelerin malzemeleri de Eminönü'nden).Ben birazını tamamladım devamını o doldursun diyerek şöyle bir hediye hazırladım.
Yakın çevreme vermek üzere hazırladığım fakat kar tatili sağolsun veremediğim hediyemin içinde de "Gingerbread"ler var.Mutfakta inanılmaz işler yapabildiğimi daha önce söyledim mi bilmiyorum ama nazar değmesin öyleyimdir :)))) Az önce de söylediğim gibi malzemeler Eminönü'nden ve Gingerbread'in de tarifini şuraya bırakıyorum.(Gingerbread fotoğrafıni çekemediğim için internetten aldım)
-2 adet yumurta
-100 gram oda sıcaklığında(hafif erimiş)tereyağı (ben margarin kullandım)
-150 gram toz şeker
-250 gram un (alabildiği kadar yani gerekirse arttırabilirsin kulak memesine kadar yolu var)
-1 silme tatlı kaşığı kabartma tozu
-1,5 tatlı kaşığı zencefil
-1 tatlı kaşığı tarçın
-(istersen pekmez de koyabilirsin biraz rengini koyulaştırır.)
Yumurta,şeker ve tereyağını şeker eriyene kadar mikserle çırp.Unu ve diğer malzemeleri de ekleyerek devamında elinle yoğur,ele yapışmayacak hale gelene kadar yoğurmaya devam et.Daha sonra hamuru streç filmle sararak buzdolabında 30 dakika beklet.Son 10 dakika kala fırını 175 dereceye ayarla.(12 dakika pişecek.)Sonra hamuru buzdolabından çıkarıp tezgahta açarak kalıplarınla şekil verebilirsin :)
-2 adet yumurta
-100 gram oda sıcaklığında(hafif erimiş)tereyağı (ben margarin kullandım)
-150 gram toz şeker
-250 gram un (alabildiği kadar yani gerekirse arttırabilirsin kulak memesine kadar yolu var)
-1 silme tatlı kaşığı kabartma tozu
-1,5 tatlı kaşığı zencefil
-1 tatlı kaşığı tarçın
-(istersen pekmez de koyabilirsin biraz rengini koyulaştırır.)
Yumurta,şeker ve tereyağını şeker eriyene kadar mikserle çırp.Unu ve diğer malzemeleri de ekleyerek devamında elinle yoğur,ele yapışmayacak hale gelene kadar yoğurmaya devam et.Daha sonra hamuru streç filmle sararak buzdolabında 30 dakika beklet.Son 10 dakika kala fırını 175 dereceye ayarla.(12 dakika pişecek.)Sonra hamuru buzdolabından çıkarıp tezgahta açarak kalıplarınla şekil verebilirsin :)
DELİBAL...
Yukarıda fotoğraflarını gördüğünüz sahnesinde ağlamaya başladım ve sonuna kadar bütün salon benim burnumu çekişimi dinledi...Gerçekten izlediğim en güzel prodüksiyonlardan ve en güzel yansıtılmış senaryolardandı.Oyunculuklar harikaydı,hele hele Çağatay Ulusoy.Maşallah dedim yine diyorum,maşallah.İlk davul sahnesinde dibimiz düştü zaten zor toparladık.Baktığın zaman dev güçlü bir hikaye mi,hayır.Ama o kadar güzel işlemişler ki iki zıtlığın birbirine alışmasını (alışmanın benim sözlüğümde tanımı söylerim daha sonra demiştim,buradan çıkıyordur bir şeyler.)...Türk milletinin karanlık kalmış kısımlarını eşeleyip aydınlatmıştı bence.Ayrıca Leyla da Çağatay da ne yetenekliymiş arkadaş. Lovefool efsaneydi.
Kısaca toparlamak gerekirse onlar da o kadar benimsemişler ki filmi (zaten 2,5 yıllık projeymiş) seyirciye de yansıdı diye düşünüyorum.(Çağatay'ın dövmelerinin bir kısmının gerçek ve bateriyi de gerçekten çaldığını söylemeden geçmeyelim) AY BİDE! Birileri Röportajını okumuştunuz (okumadıysan ayıp), Janset'le benim çok çok sevdiğimiz Birilerinin naçizane üyesi Baturalp Yılmaz da film de oynuyor.
KAÇMAZ DİYORUM YANİ FİLM DİYORUM MÜKEMMEL KESİNLİKLE GİDİN.(filmin adını söylemeyi unutmuşum,Delibal.)
Kısaca toparlamak gerekirse onlar da o kadar benimsemişler ki filmi (zaten 2,5 yıllık projeymiş) seyirciye de yansıdı diye düşünüyorum.(Çağatay'ın dövmelerinin bir kısmının gerçek ve bateriyi de gerçekten çaldığını söylemeden geçmeyelim) AY BİDE! Birileri Röportajını okumuştunuz (okumadıysan ayıp), Janset'le benim çok çok sevdiğimiz Birilerinin naçizane üyesi Baturalp Yılmaz da film de oynuyor.
KAÇMAZ DİYORUM YANİ FİLM DİYORUM MÜKEMMEL KESİNLİKLE GİDİN.(filmin adını söylemeyi unutmuşum,Delibal.)
Umarım yanlış bilgi vermiyorumdur ama Aralık ayında raflara çıkan iki yeni kitap var.Lügat 365 ve Can Almanak.Kesinlikle herkesin arşivinde bulunması gereken,kitabların önsözlerini okuduğunuzda bile "Emek ve farkındalık budur." dediğiniz kitaplar.Ben de henüz okumaya başlamadım ama zaten hadi bi elime alayım da bitireyim hemen diyeceğiniz kitaplar değil.Hele Lügat 365 hiç değil. 'kadın' sözcüğünün açıklamasına 'Bayan değil.Kadın' yazarak gönülleri fetheden Banu-Onur Ertuğrul çiftinin başarılarının daim olmasını diliyorum gerçekten.Kısa zamanda çok çok güzel işler yaptılar.Instagram sayfalarını kesinlikle takiple.
Can Almanak'a gelirsek de güzel Yekta Kopan'ın da içinde olduğu güzel kitap daha ne diyeyim.Keyifli okumalar...
Can Almanak'a gelirsek de güzel Yekta Kopan'ın da içinde olduğu güzel kitap daha ne diyeyim.Keyifli okumalar...
Kitapları satın almak için
Bu ay dinlediğim müzik çok farklıydı.İlahi ve türkü dinledim çok fazla.Barış Arduç'un Nayino'su beni benden aldı gerçekten.Karadeniz türküleri en büyük zaaflarımdan biridir ve ne güzel yorumladı adam öyle.Gupse ona aşık olmasın da ne yapsın...Hala izlemeyenler varsa buyurun buradan izleyin.
Bunun dışında İpek'ciğimle birlikte 'Zahid Bizi Tan Eyleme' ezberleyip,sürekli de söyledik.Erkan Oğur çok güzel adam..Bir de en çok dinlediğim diğer ilahi ise Koray Avcı-Sessiz Kadın'dı.Şu sıralar sık dinlediğim diğer şarkılarda,
Passenger- Coins in a Fountain
The Cardigans- Lovefool(delibal sağolsun)
Bunun dışında İpek'ciğimle birlikte 'Zahid Bizi Tan Eyleme' ezberleyip,sürekli de söyledik.Erkan Oğur çok güzel adam..Bir de en çok dinlediğim diğer ilahi ise Koray Avcı-Sessiz Kadın'dı.Şu sıralar sık dinlediğim diğer şarkılarda,
Passenger- Coins in a Fountain
The Cardigans- Lovefool(delibal sağolsun)
Şu sıralar tarzını çok beğendiğim iki isim var.Bunlardan birisi manken gibi manken Didem Soydan.Gerçekten mükemmel kadın,mükemmel.Ve Can Bonomo ile ilişkileri de cuk oturuyor.
Bir kadın saçsız nasıl bu kadar güzel olabilir di mi abi BU NE? Neyse bu kadar kıskançlık yeter.Aynı zamanda bir youtuber kendisi.Şu sıralar sıkı takipte olduğum isimlerden. |
Diğer isim ise güzeller güzeli arkadaşım Selin.Hayatımda gördüğüm en güzel kızlardan Selin,abartmıyorum.Küçücük ağzı,burnu var ama harika bir oran.Ve giyinmeyi de çok iyi biliyor.Şu sıralar pastel tonlarından yana ve çok sevdiğim bir ceketi var. Jansopelo için,Selo o ceketiyle objektifime poz verdi (seviliyorsun Selin).
Şu sıralar çok beğendiğim bir detoks tarifi var.Kivili ve yaban mersinli su.Kivi zengin bir C vitamini kaynağı ve yaban mersini de onu tamamlıyor.(Kivi sevmem diyorsan kabuklu portakal da kullanabilirsin).
Abant markasının yeni çıkardığı cam şişeler şu sıralar en çok kullandıklarım,sen de bir tane alıp içine kivi ve yaban mersinini atabilirsin.Afiyet Olsun.
Abant markasının yeni çıkardığı cam şişeler şu sıralar en çok kullandıklarım,sen de bir tane alıp içine kivi ve yaban mersinini atabilirsin.Afiyet Olsun.
Şu sıralar en sık ziyaret ettiğim yer Kanyon'daki Le Pain Quotidien. Tiramisuları beni mest ediyor.Klasık ikilim ise Cappuccino & Tiramisu.Oraya gidip hafif gürültüde tek başıma kitap okumak çok hoşuma gidiyor.İki gidişte bir kitap bitirdim,Simyacı.
Simyacı okuduğum en,dille oynanmış kitaplardandı.Çok güzel tanımları vardı.Farklı spesifik noktalara değinip,insan hayatını hikayeleştirerek anlatmış Paulo Coelho.Kesinlikle tavsiye ederim.
Simyacı okuduğum en,dille oynanmış kitaplardandı.Çok güzel tanımları vardı.Farklı spesifik noktalara değinip,insan hayatını hikayeleştirerek anlatmış Paulo Coelho.Kesinlikle tavsiye ederim.
Şu sıralar en çok kullandığım ürün ve en çok yediğim şeylerden bahsedeceğim şimdi de.En çok kullandığım ürün Essence'in oil control paper'ları.Ben nedense tüm olumsuz eleştirilere rağmen kullanmayı çok seviyorum ve gayette işe yarıyor.Parlamayı önlemeyi amaçlayan bu zımbırtıyı bütün sınıfa yaydım hep birlikte kullanıyoruz.Ali'ciğime teşekkürler.Ve en çok yediğim şey de Lindt'in Chili'li çikolatasıdır.Çok bilinmeyen bir özelliğim.Acı biberli çikolata sevdalısı olmam.Deliriyorum gerçekten yerken.Yine yeni yeniden Almanya'dan paket paket bu güzellikleri getirdiği için teşekkür ediyorum sne d çok seviliyorsun kuzu. |
Şu sıralar en çok beğendiğim ve tıkladığım Instagram hesapları Umaymahrebel ve Modernkahlo.Umay çok çok güzel ve hali tavırları çok hoşuma gidiyor.Modern Kahlo hesabındaki de (adını unuttum) yine çok güzel ama onda beni cezbeden güzelliği değil yeteneği.Güzel sanatlar öğrencisi kendisi ve çizimleri çok başarılı umarım hep böyle devam eder.
Şu sıralar LG Insta Academy ile meşgulüm.Çok tatlı bir proje yapmışlar fotoğrafçılığın üzerine bir şeyler katmak adına.Dersleri alıp sertifikayı kapıyorsun.ÜSTELİK için de dünya tatlısı,benim çok sevdiğim Nil Ertürk'de eğitmen olarak Yemek kategorisinde bulunuyor.Bir göz atın derim.Buyurun.
Sanırım bir 'Şu Sıralar'ın daha sonuna geldim.Ummarım ilginizi çekecek bir yazı olmuştur,bir şeyler katabilmişimdir size.Bir başka yazıda görüşünceye dek (programı kapattı..) kendinize çok iyi bakın.
Mutlu Haftasonları
-Pelus
Mutlu Haftasonları
-Pelus
Şu sıralar modum,eklemeyi unutmuşum.
Pelin'in bayıldığım yazısından özenerek, sizin de istekleriniz üzere size kendimi şöyle bir tanıtacağım yazı yazmak istedim. Blogumuzu okuyorsunuz okumasına da, yazarları tanımanızın blogu içseleştirmenizde ve belki bizi tanımanızda faydalı olacağını düşündüm.
Öncelikle, J ile kardeşim J. Janset adım JJJJJanset.
Kimdir bu Janset ne yapar ne sever ne içer ne yer sorularını açalım bakalım:
Dans: Tabiiki çok iyi olduğumu söyleyemem çünkü dansta en tehlikeli şey çok iyi olduğunuzu düşünmektir ki böyle yaptığınızda üstünde çalışmanız gereken bir şey kalmadığını düşünürsünüz. O So You Think You Can Dance'dekiler falan gibi hiç değilim ama çok seviyorum En büyük tutkularımdan biri diyelim. Şu an Tansağtürk'te jazz yapıyorum, 2. yılım. Bale'ye inanılmaz bir ilgim var o nedenle Youtube'da Strictly Balet serisi izlemeyi en sevdiğim şeylerden biri ama ne yazıkki bale yapamıyorum.O kabarık puantiyeli etekleri giyip topuklularla Rock'n Roll yapmayı da çok isterim umarım bir gün içime sinen bir kursunu bulurum! Onun dışınd lindy-hop ve hiphop'ta da kendimi geliştirmek istiyorum.
Müzik: Ne o bilmiyorum ama, müzik türlerini sınıflandırmak, yeni sanatçılar bulmak, kimsenin bilmediği orada burada kalmış şarkıları bulmak beni gerçekten çok mutlu ediyor diyebilirim. En sevdiğim sanatçılar kimdir peki ? The 1975, Halsey, James Bay, Bon Iver, Vance Joy, Say Lou Lou
Obsesifizm??: Asla hislerim konusunda normal bir insan olamadım. Sığdırabileceğinden fazlasını almayı seven büyyyük bir kalbim var. Her hissimi dibine kadar, en uçta yaşarım. Bir diziye başladıysam ve sevdiysem, Youtube'daki her röpörtajını bulup izler, telefonuma hakkına bulabildiğim her şeyi kaydederim biraz garip anlayacağınız. En yakın arkadaşlarım da az çekmedi bu huyumdan. Ne olursa olsun sevdiğim bir huyum, karakterimin en temel parçasıdır bence.
Çay: Çayı çok mu severim? Hayır, tadı çok mu güzel? Hayır. 8. sınıfta sınav senemdi, kahve çarpıntı yaptığında kahve içemiyordum o yüzden çay'a' kaymıştım sonra da alışkanlık oldu öyle de kaldı. Her gün en az 5-6 kupa gider. Hayatta millet nerede çay görsün bana insatgramdan etiketli yapıştırın, o kadar yani.
Nostalji takıntısı: Kimse sorsanız Marilyn Monroe dünyanın en güzel kadını, Audrey Hepburn'e bayılırlar , John Travolta çok yakışıklı sadede gelirsek herkes çok sever eskileri ama ben bir farklı severim. Zaten az önce bahsettiğim gibi, bu obsesif sevgi yüzünden sevdiğimi çok severim ne kadar sevdiğimi anlamışsınızdır. Grease'deki her şarkının sözü ezberimdedir. Freaks and Geeks'e bayılırım (çok eski değiller ama hadi yine) Saturday Night Fever, kabarık saçlar, kırmızı ruj, kulaklara kadar çekilen eyeliner, "oh darling" le başlayan cilveli cümleler, John Hughes filmeri...şimdi konuşmaya başladık.
Tears On My Pillow şarkısını da dinlemenizi fazlaca öneririm.
Makyaj, güzelik kızsal şeyler falan : Nars en sevdiğim makyaj markasıdır. Makyaj yapmayı iyi beceririm yalan yok, çok da severim ama çok yapmam.(makyajla ilgili kocaman bi yazı gelicek bu arada) Günlük hayatta ruj, rimel kullanırım sadece. En beğendiğim ruj mac-taupe ve mocha olabilir. Nude'lar dışında açık renk ojeden nefret ederim, kuaföre gitmem kuaför işlerimi kendim hallederim genelde.
Janset neden memnun olur, neye sevinir: Gerçekten küçük şeyler yeter. Dans etmek,film izlemek vs. ama daha özele inmek gerekirse: İthal peynir çok severim, Gouda falan yiyip mutlu olabilen bi insanım. Mumlarımı yakıp güzel bi kıtap okumak inanılmaz hoşuma gider (çok mu tumblr kızı) Ailemiz kocamandır, gerçekten kocaman ama. En çok da bize toplanıp ettiğimiz büyük kahvaltılar beni mutlu eder. Çok da aman aman bir şey yok gördüğünüz gibi.
Umarım yazı hoşunuza gitmiştir, adımın nasıl yazıldığını öğrenmişsinizdir.
Mutlu Cumartesileri :)
Daha önce bu başlığı buralarda görmediniz ama artık sık göreceksiniz :) Beni daha yakından tanıyın,neler yapıyorum ediyorum görün diye böyle bir yazı dizisi oluşturmaya karar verdim.(bıkana kadar yazacağım evet.)
Şu sıralar "Tarzını en çok beğendiklerim"de başı çeken isim Olivia Palermo.AdL'in yeni sezon kataloğunda mükemmel bir kombinini kullanmışlardı azıcık stalkladım ve tarzının maşallahı var gerçekten.Güçlü feminen hatta maskülene kayan parçaları çoğunlukla tercih etmesi beni kendisinin fotoğraflarına ağzı açık bakmaya itiyor :(. Tarzını en çok beğendiklerim'de ikinci sırada Gigi Hadid yer alıyor (şaşırmadınız büyük ihtimalle).VS Fashion Show'da da bu sene boy göstermiş ve kıskançlıktan çatlatmış olan Gigi'ciğimin de üşenmezsem kopyala-yapıştır'ını yazmayı planlıyorum.Rahatına düşkün ama şıklığı kimseye bırakmayanlarda şu sıralar... |
Uzun zamandır olduğu gibi şu sıralar yine en çok izlediğim youtuber'lar Duygu Özaslan,Orkun Işıtmak.Duygu ve erkek arkadaşı Taylan'ın açtıkları Days (#behindthedays) kanalı yeni favorim.Hayatlarını insanlara açmaları çok tatlı bir hareket bence.Takdirlerimi sundum.En çok okuduğum ve sosyal medyadan takip ettiğim bloggerlar da Beril Oymak,Billur Saatçi şu sıralar.AY DUR TULU'YU UNUTTUM.En sempatik youtuberlardan Tulu Erden.Kanalına bi göz atın derim.(mavi olanlara tıklayarak kanallarına gidebilirsin.)
Sıkı takipte olduğum iki dizi var şu sıralar.Marvel yapımı Agents of S.H.I.E.L.D ve has be has Türk yapımı Ömer-Defne ikilisi :)) Agents of Shield'ı anlatmakla bitiremem.Fringe'den sonra zevk alarak ve merak ederek izlediğim tek dizi olabilme şerefine layık bir dizi. Defne-Ömer ikilisi yani Kıralık Aşk'ı da çoğunuz biliyorsunuzdur.Onların narin bir şekilde işlenen ve tüm evrelerinin gözümüze sokulmasından zevk aldığım aşkları her cuma akşamları beni kitliyor.İki dizinin de uzun ömürlü olmasını diliyorum. |
Şu sıralar kitap okuyamıyorum maalesef,deli gibi sınav hazırlığı içindeyim her gün.Normalde iki haftada bitecek sınavlar 3 aya yayıldığı için her gün sınavım var poponu kaşı nazar değmesin(!) Ama,"BU NE ABİ HEMEN BAŞLAMAM LAZIM" dediğim bir seri var.Fi,Çi,Pi.Efsaneler gerçekten.Azra Kohen'in sözcüklerle köşe kapmaca oynamasına bayıldım (çok severim öyle işleri).Kurgusu çok sağlam.Okuyan herkesin ama herkesin bak işte bu ben diyebileceği fazlalıkta karakter çeşidine sahip bir seri.En yakın zamanda başlayıp sonrasında da kitap yorumlamayı ümit ediyorum (sen de et birlikte evrene olumlu enerji gönderirsek olur?)
Geçen günlerde bildiğiniz üzere ve beni ask.fmden fazlasıyla darladığınız üzere YGA Zirvesi'ndeydim.Yine yeni yeniden çok güzeldi.Dünyanın sadece benim etrafımda dönmediğini çok kez farklı şekillerde anlatıyor YGA ve bunu çok da güzel başarıyor.Birlikte başarmayı başarmak,özgelecek,göz antrenmanı,özgüven ve kendine güven farkı gibi bir sürü değeri öğreniyorum her gittiğimde."Yanında ne götüreceksin veya ne giyeceksin"den çok daha fazlası YGA.
İlk gördüğünüz fotoğrafta daha doğrusu gif'te fotoğraf çekiyorum yerlerde sürünerek,ikincisinde de kırık taburede fotoğraf çekiliyorum.Estetik anlayışı ve Jansopelo sevdası azizim.Şaka maka derslerden arda kalan zamanlarda hep bu haldeyim sokaklarda...İkinci fotoğraf "Neverland" yazan bir yerin önünde çekildi neresi bilmiyorum maalesef.Gezinip gezinip 3rd wave coffeeshopları bulmaya çalışıyorum(her şey Jansopelo için).Yazdıklarım ve henüz yazmadıklarım sırada bekleyenler arasında en çok sevdiğim mekanlar Brew Lab(yazısı en kısa sürede gelecek.) ve bloggerlık kariyerimin ilk gülü Not Just Coffee'ydi.
Şu sıralar en çok sürdüğüm oje Pastel Nude 757 numara.Nude çok severim az çok anlamışsındır (yandaki fotoğraftaki diğer el zilik'e ait.)Okula giderken koyu renk ve hocaların gıcığına gidecek şekilde oje sürmüyorum,nude bütün ihtiyaçlarımı karşılıyor.En çok kullandığım cilt ürünü Yves Rocher Sebo Vegetal serisinden Pore Minimizing Serum.Şu sıralar sivilce ve alerjilerim bedenime savaş açtılar sağolsunlar,suratımı kapatma ihtiyacı doğuyor haliyle.Gözenekleri tıkamadan hatta açarak hem de cildin nem dengesini koruyarak sivilce gibi istenmeyen şeylerin ben burdayım diye bağırmasını engelliyor acıcık.En çok kullandığım makyaj ürünü ruj.Çok fazla makyaj yapan insanlar(yakıştıranlar dışında) batmaya başladı bide şu sıralar gideceğim yerlere sürekli geç kaldığımdan serumu ve ruju sürüp çıkıyorum direk.Ruj yine Yves Rocher galiba 402 numara altında bir sürü sayı var hangisi anlayamadım.Kahve tonları çok seviyorum ben rujda,ve bu da başlarda hafif ıslaklık görüntüsü verip sonralarda matlaşıyor kiremitle kahva arasına sıkışmış bir ton.En çok kullandığım el kremi(sürekli el kremi sürerim) yine Yves Rocher blackberry hand creme.İlk başta özel seri olarak satışa çıkardılar,sonra baktılar tutuyor seri üretime geçti çakallar.:)
İnsanları hayran bıraktığım yaz kış asla vazgeçmediğim koku ise Victoria's Secret'ın Coconut Passion'ı.Hangi parfüm diye sorduğunuz o tatlış koku parfüm değil gençler....(en sevdiğim kokudur vanilya.)
İnsanları hayran bıraktığım yaz kış asla vazgeçmediğim koku ise Victoria's Secret'ın Coconut Passion'ı.Hangi parfüm diye sorduğunuz o tatlış koku parfüm değil gençler....(en sevdiğim kokudur vanilya.)
Şu sıra yeni bir grup keşfetmiş olmanın verdiği o his varya onu yaşıyorum.Ölene kadar yeni keşfettiğiniz şarkıları dinleyecekmişsin gibi....Ama tabiki öyle değil.Geriden mi geliyorum bilmiyorum ama Twenty One Pilots'u çok çok sevdim.İhtiyacım olan enerjiyi ders çalışmadan önce şarkılarıyla depoluyorum.Onun dışında hemen sağda gördüğünüz şarkı listesi de şu sıralar en çok dinlediklerim,umarım beğenirsiniz.
Şu sıralar en çok yediğim ve içtiğim ikili;Burçak Sultani ve süt ikilisi.Sultani'yi yeni keşfettim ve paket paket yiyorum,pişman değilim.Son olarak en çok çalıştığım dersin matematik ve en çok hasret duyduğum şeyin de uyku olduğunu ekleyerek yazımı artık sonlandırmam gerektiğini düşünüyorum.Umarım ay bak şunu yazmayı unutmuşum dediğim bir şey yoktur ve umarım beğenirsiniz.Bu serinin devamını da okumak isterseniz ilerleyen aylarla lüütfen yorumunuzu bir şekilde instagram,snapchat,ask.fm,blog ulaştırın.Bekliyorum ona göre!
Hadi kalın sağlıcakla(he bir de kar geliyor benden söylemesi).
-Pelus
Hadi kalın sağlıcakla(he bir de kar geliyor benden söylemesi).
-Pelus
Bildiklerinizi unutun.Zihninizi boşaltın.Şaşırmaya hazır olun.Çünkü Fringe Division ile karşı karşıyasınız.İzledikten sonra başka hiçbir dizide aynı heyecanı bulamadığım dünyanın (bana göre) en tatlı dizisini elimden geldiğince az spoiler vererek anlatmaya çalışacağım.
Dünya üzerinde meydana gelen "inanılmaz" olayları "akıl almaz" şekillerde açıklığa kavuşturmaya dayalı FBI'ın alt bir kurumu olarak kuruldu Fringe.Sen de sürekli,"Acaba ilkokul hayat bilgisi dersinde öğretildiği gibi ben tek miyim?","Başka bir evrende yaşam var mı?","Her şey gördüğümüz kadarıyla mı sınırlı?"sorularıyla kendini ve milleti darlıyorsan okuyabileceğin en doğru yazılardan birini okuyorsun şuan.Yok artık'ları önünde diz çöktüren bir dizi Fringe.Hayata,insanlara,dünyaya,olaylara bakış açını 180 değiştirecek demedi deme.Bölüm sonlarında seni öyle bir kitliyor ki çık işin içinden çıkabilirsen.Bir bölüm izleyipte başından kalkanını ne gördüm ne duydum.Dizide söylenen,"Sanki birileri deneyler yapıyor ve tüm dünya onların laboratuvarı." sözüyle de özetleyebiliriz dizinin temasını.
Dizi boyunca hayran kalacağın Olivia Dunham'ın hikayesi olarak da tanımlanabilir Fringe.Kadının gücünü,potansiyelini,güzelliğini yansıtan bir karakter Olivia.Sert bakışlarıyla eline alıyor seni.Öte yandan koordinasyonu ve dayanıklılığı da yüksek bir kadın.Best cümlesi "I'm on my way."Ve bana göre besti de dudaklarını kıpırdatmadan "Olivia Dunham FBI" diyebilme yeteneği. | Dünyanın en tatlı insanı Walter Bishop.Daha doğrusu en tatlı profesörü.Beyninin içindekilere aklın sırrın ermez.Bilgisinin sınırı yok.Ama seni can evinden vuracak ve çok yiyorsun diyenlere cevap vermeni sağlayacak alışkanlığı ise çok yemek yemesi şöyle dursun,yiyip içmeden çalışamaması.Hem çok güldürüyor hem de ağlatıyor yeri geldiğinde.Bilimi sevdirecek,garanti veriyorum.(Ve asistanının ismini asla söyleyemedi.)Aklımda kalan bestleri sürekli meyan kökü şekeri yemesi ve Sungerbob'a dahice demesi,best cümlesi de "You are my favourite thing Peter,my favourite thing." Veee Peter kuzusuna geldi sıra.Çatık kaşlarıyla gönülleri fetheden Walter'ın kuzucuğu.Birbirine alışma sürecinden geçen bir baba-oğul hikayesi,ve "alışma,alışkanlık***" hikayesi de izleyeceksiniz.(yıldızlar için ağaşıya bakmayı unutma.)Sevdikleri için aklıyla hareket eden bir adam Peter.Çoğumuzun yapamadığını hatta kızlarda hiç olmayan bir yetiyi gösteriyor.Çok ama çok ilginç bir hikayesi var.Hatta seni biraz daha meraklandırmak için,Dünya(lar)ın düzeni Peter'ın üzerine kurulu.Babasından aşağı kalır bir yanı yok sadece bir ara pis işlere bulaşmış(olur öyle.).Bestleri ise,190 iq'su,bugünün modası pea coat'u,FBI kendisine silah vermediği halde Olivia'nın yeterli kalmadığı durumlarda günü kurtarabilmesi.Dizi de söylenmiş en iyi cümlelerden biri olan best cümlesi de "Real is just a matter of perception." |
Diziden seçtiğim "wow" deyip hemen izlemeye başlattıracak replikler;
- "When you open your mind to the impossible, sometimes you find the truth." -Walter'cığım
- “Any sufficiently advanced technology is indistinguishable from magic.” - yine Walter'cığım
- “Only those who will risk going too far can possibly find out how far one can go.”- yine yeni Walter'cığım
- “The mind is God. There are no limits except for those that we impose on ourselves.” -yeniden Walter'cığım.
- “I, too, have tried. I went so far as to ask God for help and what has he done? Nothing!”-yine..
- "Unless you have an IQ higher than mine, I am not interested in what you think.”-WALTER ÇOK YAŞA!
Söyleyeceklerim bu kadar,ilk defa bir yazıyı yazarken ağladım...Pişman (asla) olmazsın,zaten 5 sezoncuk.(11 sezon GOT izleyenler var aranızda biliyorum.)Ancak diziyi izledikten sonra anlayabileceğin birkaç sembol ve dizinin esir alan posterleriyle başbaşa bırakıyorum.
Aaaa son olarak,alışmanın benim sözlüğümdeki karşılığından bahsedecektim.E başka bir yazıya artık :) Yorumlarınızı kesinlikle bekliyorum.Kendinize iyi bakın.
-Pelus
-Pelus
Arşivler
Aralık 2016
Ekim 2016
Haziran 2016
Nisan 2016
Mart 2016
Ocak 2016
Aralık 2015
Kasım 2015
Ekim 2015